1 Kasım 2009 Pazar

Demiştik Ama

Lobi meselesi başlıklı blog'da anlatmaya çalışmıştım durumu cumartesi günkü A.gücü maçı ve arkasından şampiyonlar liginde kendi sahamızda karşılaşacağımız wolfsburg maçı hocanın isteği A.gücü maçının cuma günü oynanması ve futbolcuların 1 gün fazladan dinlenmesiydi. TFF'deki abiler sağolsunlar güzellik yapmışlar ! kardeşim bu maç cumartesi oynanmak zorunda demişler ! Milli Takım 2010 Dünya Kupasın'a gidiyor ya o bakımdan yani. Sıralamıştık herşeyi madde madde oyuncun dinlenmesinden tut , 10 günlük Milli Takım aralarına varıncaya kadar yazdık. Sonrası da ne oldu dimi nemi oldu bir bakalım.

Beşiktaş - 1 A.Gücü - 0 herkes pürneşe yüzler gülüyor tabi biri hükmen üst üste 5.galibiyet gelmiş avrupa'yı kim sallar misali. İnsan'ın korktuğu başına gelirmiş derler ;

1 - Dün oynanan Beşiktaş-Ankaragücü maçında İsmail Köybaşı'nın her iki ayak bileğine de darbe aldığını ve ezikler olduğu

2- Rüştü'de darbeye bağlı bel ve kalça spazmı bulunduğu

3- Nihat'ın sol arka adalesinde çekme olduğunu

4 - İbrahim Toraman'ın sol diz ve üst kasta darbeye bağlı ödem oluştuğunu

5 - Tello'nun sağ arka adalesinde çekme olduğunu tespit edilmiş.


Belkide mazeret olmayabilir bunlar ama maç ertelenmesinden bahsediyoruz. Türk futbolunun puan kazanmasından bahsediyoruz ama demek birilerinin ya işine gelmiyor yada canı istemiyor. Dileğim umarım wolfsburg maçından 3 puanla ayrılırız.

Ne de Güzel Seviniyor




Görüntü Barsnley - M.United kupa maçından maç öncesi ve sonrası bayağı karışmış ortalık m.united'lı taraftarlar maç öncesi yağmalama yapmışlar. Maç sırasında da hakem bir pozisyon sonrası Rafael de Silva'nın Jamal Campbell-Ryce'a yaptığı faul sonrası hakem Foy, sarıkartı ilk 11'de oynayan ve karara itiraz etmek için yanına kadar giden ikiz kardeşi Fabio da Silva'ya gösterdi. Hakem'de bu ikiz kardeşleri ayırt edememiş m.united yönetmide federasyon'a başvurarak durumun düzeltilmesini istemiş.


Taraftarında artık kasa çekmecesiyle ne fantazisi varsa onuda alıp gitmiş.

30 Ekim 2009 Cuma

Bülent Uygun

Türk futbolunun ilginç figürü diyoruz kendisine , ilginç açıklamaları ve sivas'taki hocalığı ile tanıdık kendisini Sivas'tan istifa ettikten sonra Milli Takım'ın başına geçeceği yönünde yorumları sıklıkla okumuştuk. Hernekadar yazdığım bir forum sitesinden de alıntı olsada bülent uygun'un bursa nilüferspor'la anlaştığı söyleniyor. Bakalım futbolumuzun ilginç zatı bursa'da neler yapıcak yoksa küllerinden tekrar doğmayamı çalışacak.

27 Ekim 2009 Salı

Lobi Meselesi


Malum önümüzde ilk önce ankaragücü maçı var ardından içerde wolfsburg maçı , ankaragücü maçı cumartesi wolfsburg maçı ise 3 kasım salı günü oynanacak. Ankaragücü ise yarın Karşıyaka ile Türkiye Kupası mücadelesine çıkıcak. Mustafa Denizli'de haftasonu oynanıcak Ankaragücü maçının cuma günü oynanması için talepte bulunmuş A.Gücü Teknik Direktörü Hikmet Karaman'la görüşmelerine rağmen A.gücü yönetimi bu istekten pek yana olmamışlar. TFF'da sanırım kendine göre bir fikstür yolu çizmiş bir futbolcu bir maç oynadıktan sonra vucüdunu toparlaması ortalama 48 saat sürer.

Cumartesi Ankaragücü maçı var ve muhtemelen maçtan sonraki gün izin olacaktır.
Pazartesi günü ya ter idmanı yada taktik çalışma olacaktır. Salı günü ise Wolfsburg maçına çıkılacak.
Milli takımın dünya kupasına katılmadığı dönemde ve dünya kupasına katılacağı varsayılarak düzenlenen fikstür'de 10 günlük açıkların olmasına rağmen Türkiye Süper Liginden tek takımın Şampiyonlar Liginde Ülkesini temsil ederken bu derece zor bir durumla karşılaşması hiçmi hiç beni şaşırtmıyor. Şayet takım Beşiktaş ise.! Nedense kurallar Beşiktaş'a uygulanır ve hiçbir kuralda yada programda şaşma olmaz prosedür neyi gerektiriyorsa uygulanmaya devam eder.
Sevgili Başkanımız romanya'ya turistik geziye gideceğine biraz'da bu işlere önem verseydi yada önceden bu işlerin peşinde koşsaydı belkide bunları konuşmuyor olacaktık. Aynı durumda başka bir takım olsaydı çoktan 2 hafta öncesinden fikstür belirlenir ve ona göre maç saati , maç günü anında değiştirilirdi. Geriye kalan 10 günlük açıkta ise Devler Ligine katılırız sergen'li boliç'li pascal'lı kadrolarla dünya kupası yerine veteran devler ligi pek hoş olur o 10 gün içerisinde.

24 Ekim 2009 Cumartesi

SüperSonik Forvet Nobre


Daha evvelde yazdım yinede yazmaya devam edicem. Başka yerlerde yorumlar yapılıyor nobre yırtıcı yıpratıcı nobre pres yapıyor , nobre savaşıyor. Pres'e eyvallah diyoruz koşmayada eyvallah diyoruz. Bu adam ne diyoruz Beşiktaş'ın forveti diyoruz değil mi ? ama yok yok anlatamıyoruz diyorlarki bu adam direk oynamalı rakip defansı acayipmi acayip boğuyor kasırgalar yaratıyor. Daha sonra ne oluyor nobre de TIK yok haliylen hadi daha evvel yazdığım blog da derim ki , ya maç stresi olur böyle şeyler vs falan kansermi olursun bu pozisyonlardan sonra , şizofrenimi olursun , yoksa kendini yıpratılmış kalitesiz deterjanla yıkanmış çamaşırmı !
Bobo oyundan çıkar ve Nobre girer girdiği gibide güzel kardeşimiz Beşiktaş'ımızın malum forveti pozisyona girer altıpastan mükemmmmmmel bir vuruş yapıp topu filelere değil top toplayıcı kardeşlerimize atar. Velhasıl kelam derlerki nobre stoper'leri aciz duruma düşürdü. Nobre stoperleri yıprattı.

Aynı nobre geçen sene bursa maçında karşı karşıya kaçırmıştır.
Aynı nobre pozisyon ofsayt olsa bile wolfsburg maçında yine mükemmmel bir vuruş yapıp topu farklı bir alana göndermiştir.
Aynı nobre denizli maçında kaleye 3 metre kala mükemmmmmmel bir vuruş yapıp topu direğe nişanlamıştır.(Maçtan sonraki yorumlar Tabata'nın sağ ayağının rüzgarı nobrenin sol ayağına geldiği için ve denizden esen rüzgar'dan dolayı dengesini kaybederek böyle bir vuruş yaptığı yönündedir.)

Senelik mükemmmmmel bir maaş alan nobre altıpasla malesef arası değil.
Bugünde malumunuz altıpastan gol kaçırdı. Rakip forveti yıpratan altıPAS'lı nobre bizide yıprattı. Nobre'nin bundan sonraki altıPAS'lı gol atamama çözümü aşağıdaki 3 in 1 total formülde

Alınan İlk Puan

Wolfsburg maçından evvel herkesin görüşü deplasmanda alınıcak mağlubiyet sonrası şampiyonlar ligi hayalinin biteceği yönündeydi. İlk iki alınan mağlubiyetler insanları bu yorumları yapmaya teşvik etmişti. Fakat wolfsburg maçında oynanan oyun olsun girilen pozisyonlar olsun herkesi yanıltmaya yetti diyebiliriz. Bunda sistem değişikliğininde fazlasıyla etkili olduğunu düşünüyorum. 4-3-3 sisteminde ısrar eden mustafa denizli sonunda bu inadından vazgeçti gerçi hernekadar lig maçı olmasada karşısındaki takımın hücüm gücünün ne kadar etkili olduğunu ve ne yetenekte oyunculara sahip olduğunun farkındaydı. Amaç wolfsburg'u kanatlardan kitleyip pozisyon vermemekti. İbrahim Kaş zaman zaman aksasada elinden geleni yapmaya çalıştı. Bir yandan kanatları kapatmaya çalışırken hücum anlamında kanatları malesef kısırlaştırıyorduk. İlk yarı zaman zaman iyi bazende tutuk oyun sergilensede berabere bitmesini sağladık.

Futbol tanımında her zaman diyoruz 3 doğru pas her zaman 1 goldür diye günümüz futbolundan bahsederken takım oyunu ve uyumu aynı zamanda pas organizasyonunuda ön planda tutuyoruz. Geçen sene barcelona maçlarını izleyenler illaki bilirler barcelona'nın ne tarzda bir oyun yapısına ve takım oyununa sahip olduğunu pas her takım için önemli bir unsurdur. Takım uyumuda bu pas organizasyonunda mutlak ve mutlak önemlidir. Wolfsburg maçının ikinci yarısında özellikle ayağa paslarla gol aramaya çalıştık ve zaman zaman bunu başarıp pozisyonlara girdik. İkicni yarıdaki sistem ve kadroyla daha uzun vadeli ve verim veren bir takım olma yolunda ilerlersek ilerleyen haftalarda daha iyi olacağımızdan hiç şüphem yok.

Küllerinden Doğmaya Çalışan Okan Koç


Bir zamanlar transfer piyasasını alt üst eden iki büyük kulübü karşı karşıya getiren oyunculardan biriydi. 2 futbolcu + para karşılığında Beşiktaş'a gelmişti Okan Koç herkes ondan çok şey beklerken bir anda düşüş içerisine girdi. İnişli çıkışkı performanslar disiplinsiz tavırlar içerisindeydi. İstanbul'un kimyasını ortamını bilmiyor desek hak verecektik her anadolu'dan gelen oyuncu gibi oda belkide istanbul'un şaşalı ortamlarına kendini attı ve futbol hayatını bitirme noktasına getirdi yorumlarını yapmak içten bile olmayacaktı. O zamanki yaş durumunun verdiği etkiyle olsa gerek futboldan çok daha başka şeylerle yordu kafasını yada başka sorunlardan dolayı kendini tam manasıyla futbola verememişti. Daha sonra anadolu serüveni başladı Okan için tekrar Ankaragücü , Konya , Manisa , Sakarya derken kendisini bir dönem beraber çalıştığı Fuat Yaman'ın takımı Altay'da buluverdi. Tekrar eski günlerine dönmeye çalışan Lig A 'da tekrar küllerinden doğmaya çalışıyor. Bir dönemin yıldızı bakalım ilerleyen haftalarda hem takımını hem kendini yukarılara taşıyabilicekmi.

21 Ekim 2009 Çarşamba

Belkide Son Şans


Şampiyonlar ligindeki kader maçımıza bu gece çıkıyoruz. Bizim için ya tamam yada devam niteliğinde bir maç olucak maçtan evvel gördüğüm kadro her ne kadar tatmin etsede bu gece yine kanatlardan yararlanamıyacağımız kesin.
Keşke şöyle bir kadroyla çıkmış olsaydık. Bu şekilde bu tarz oyunculardan kanatlarda daha iyi verim alırdık. Umarım puan ve puanlarla döneriz.

19 Ekim 2009 Pazartesi

At.Madrid Sıkıntılı


At.Madrid takımını anlayabilmiş değilim senelerden beri bir istikrasızlıktır devam ediyor. Radomir Antiç dönemini arar oldular artık geçen sezonda ara sıra kötü sonuçlar alıyorlardı. Fakat ardarda değildi bu sene işleri bir hayli kötü ellerinde iyi kadro olmasına rağmen kadroyu yoğuracak hoca yok. Fatih Terim adı geçiyormuş italya macerasından sonra olurda ispanya'ya giderse fatih hoca bakalım neler yapıcak , gerçi fatih hoca ve ispanya la liga pek kulağa hoş gelmesede bekleyip görmekte fayda var.

6 Ekim 2009 Salı

İlginç Gol

Ligde sıkıntılı günler geçiren boca juniors haftasonu velez sarsfield ile karşılaştı. Maç 2-2 devam ederken bir pozisyonda velez kalecisi topu uzaklaştırırken martin palermo'yu hesap etmemişti. Uzaklaştırdığı top sonrasında martin palermo'da bu gelişi güzel topa karşılık verince boca sahadan 3 puanla ayrılan takım oldu. Maçtan çok martin palermo'nun golü konuşuldu.



5 Ekim 2009 Pazartesi

Senelik İkibuçukmilyonavro Alan Forvet

Yeteneğinin zerre kadar olmadığına inandığım kendisinden santrafor bile olmayacağını düşündüğüm boşa koşup boşa mücadele ettiğini düşündüğüm Beşiktaş gibi bir takımda senelik 2.5 milyon euro alan adamın her maç saç baş yoldurmasından bıkmış durumdayım.
Mücadele edebilirsin koşabilirsin topta kazandıralbilirsin takım adına ama senin işin gol atmak öncelikle bunu yerine getirmen lazımki herkes desin işini layıkıyla yapıyor. Alttaki resimler herşeyi daha net açıklıyor olsa gerek boşa dil dökmenin eleştirmenin anlamı yoktur diye düşünüyorum.






Yerli Buffon


Elden geldiğince tüm lig maçlarını takip etmeye çalışırız. Hem oyuncu kalitesi olsun hemde genç yetenekler olsun , geçen sezon inönüde oynanan denizlispor maçında dikkatimi çeken oyunculardan biriydi denizli kalecisi Cenk Gönen . Herkesin aklına gelebilicek klasik cümle benimde aklıma geldi büyük takım maçı mutlaka kendisini göstermek için oynamıştır gibilerinden , ama dikkat ettimki ilerleyen haftalarda öyle olmadığını gösterdi. Son olarak cumartesi gecesi inönü stadyumunda oynanan Beşiktaş - Denizlispor maçında geçen maçlara nazaran kalitesinin üstüne daha da katarak kendini geliştirmeye devam ediyor. Cenk aynı zamanda Göztepe altyapısında yetişmiş olup aynı zamanda Göztepe ve A milli takımımızın efsane kalecisi Ali Artuner'in yiğenidir. 16 yaşında ilk profesyonel maçına Beşiktaş karşısında çıkmakla beraber 31.08.2005 tarihinde ise Göztepe'den Denizlispor'a ilk transferini gerçekleştirmiştir.

Henüz 21 yaşında Türk kalecilerine fazla önem verilmediği bir dönemde böyle bir yeteneğin Türk futboluna kazandırılması büyük umut verici umarım ki ilerleyen haftalarda bu çizgisinden şaşmaz ve performansının üstüne katarak yoluna devam eder.

30 Eylül 2009 Çarşamba

Takım Neden Oynamıyor Yahu


Nerden başlasak nasıl anlatsakki şimdi yönetimmi desek yoksa takımmı yoksa hocamı yoksa yapılan transferlerden mi başlasak belkide hepsini birden yazmaya kalksak uzun uzun ardı arkası kesilmeyen yazılar yazacağız.

Gelelim bugünne CSKA Moskova deplasmanına zinde giden bir Beşiktaş vardı haftasonunu maç yapmadan kapatan ve sadece CSKA maçına odaklanan bir takım vardı görünümde , maç oynandı bitti 2-1 yenildik. Maçın spikerinemi laf atsam şimdi yoksa oynanan futbola mı açıkçası CSKA herkesin tahmin ettiği şekilde sahaya çıktı. Ligde iddaası kalmayan sadece avrupa kupalarına odaklanan bir CSKA vardı karşımızda ama gel gelelim gol atamıyor dediğimiz takım malesef 3 pası bile bir arada yapamıyordu. Bu pas yapamıyor durumu maç içerisinde değil sezon başından beri kronikleşen bir durum maç içerisinde zaman zaman seri paslaşmalar görsek bile bunu malesef maç geneline dökemedik. 4 haftadan beri takımı 4 2 3 1 düzeninde görüyorum yani kadroyu şöyle bir açarsak;

Hakan (Rüştü)
İbrahim Kaş Sivok Ferrari İsmail Köybaşı
Ernst Ekrem Dağ
Holosko Nobre Tello
Nihat

Bu kadro bugün CSKA karşısına çıkan bir kadroydu. Şimdi kadroyu baştan sonra bir inceleme yapalım. Geri dörtlüde sıkıntı yok gibi diyoruz defans kurgusu gayet sağlam görünüyor. Şöyle bir durum var 2 sene evvel ibrahim kaş paf takımdan A takıma alındığı zaman ilk oynadığı maç fenerbahçe ile olan süper kupa maçı idi bu oyuncu bu maçta stoper oynamıştır. Eski t.d Ertuğrul Sağlam daha çok stoper'de kullanmış olup ara ara bu oyuncuyu sağ bekde denemiş ve burada verim almaya çalışmıştır. Ertuğrul sağlam döneminde bek olsa bile önünde illaki adam oluyordu yani yukarıdaki şablonda olduğu gibi ibrahim kaş'ın önü konya ovası gibi olmuyor malesef.

İsmail Köybaşı işe tam bir kanat oyuncusu diyebiliriz sol kanadı kaldırabilicek kapasitede olan bir oyuncu ondada sıkıntı yok diyoruz.

Gelelim zurnanın zort dediği yere ; fabian ernst konusunda herkes hemfikir fakat geçen sene takıma transfer edilen ekrem sağ ve sol kanatlarda sıklıkla oynamasına rağmen bu sene birden kendini ön libero'da buluveriyor. Fink diye bir adam transfer edildi bu adam neden oynamaz sorulması gereken sorulardan biri ekrem'i madem ön liberoda değerlendiriceksin senın ön libero'da oynayacak kapasitede rahat 3 tane oyuncun varken neden ekrem çizgide değilde ortasahada oynar.

Takım'ın kanat organizasyonu olmadığı gibi ortasaha organizasyonuda malesef gerçekleşemiyor.
Neden diye sorulacak olursa;
Holosko Nobre ve Nihat 3 forvet stili oyuncuyla maça çıkmışık ve bu oyunculardan ikisiyle 2 kanadı işgal etmişik ve haliylen hem ortasaha hemde forvet hattı çarşamba pazarına dönüyor. Ne bekler adam akıllı geriden bindirebiliyor nede bekler kanatlardan bindirip orta yaptığı vakit toplara vuran oyuncular ceza sahası içinde olabiliyorlar. Dönen toplarda ise malesef karşılayan olmuyor ve takım haliylen kontratağa düşüyor. (örnek ikinci golde olduğu gibi )

Geriden oyunu yönlendiricek adam ernst fakat ernst'den sonra önemli olan kısmı kim yönlendiricek oda ayrı bir soru ?
8 milyon euro'ya bir tabata alındı madem alındı 10.5 numara diye neden oynatılmadı.
Oynasaydı ne kadar verimli olurdu oda ayrı ayrı soru işareti

Takımı 4-3-1-2 düzeninde ve çift forvet usulu oynatmak varken maça 3 forvetle çıkıp ortasahayı konya ovası gibi bırakmanın nedeni nedir. Bek adam ortasahada stoper adam'dan kanat adamı nasıl olur acaba birde bunların cevabını bulabilsek ; aslında cevaplar çok basit ya biz bu işi bilmiyoruz yada bizim insanlarımız cahil yerine konuluyor.

Takımın adam akıllı forveti son vuruş yeteneğine sahip bobo yedekte otururken nobre neden ilk 11 çıkar oda çok başka bir soru işareti kısacası soru işaretleriyle dolu bir takımla karşı karşıyayız.

Rüştü'yede burada ayrı parantez açmak isterimki artık bu maçtan sonra kaleyi hakan'a sezon sonuna kadar devretmesi gerektiğini bilmesi lazım herşeyi tadında bırakmak gerek rüştü.

10 günün takıma yaradığını düşünüyordum fakat bunun hiçte yaramadığını gördüm. İlerleyen haftalar zor olacaktır olası kan değişikliği neleri getirir bilinmez ama şu bir gerçekki yıldırım demirören yönetimi istifa etmediği sürece böyle sonuçları yaşayacağımız malesef bir gerçek.

25 Eylül 2009 Cuma

İlginç Benzerlik


Vakti zamanında ingiltere premier takımlarından portsmouth takımının ambleminden dolayı ingiliz taraftarların nefret duyduklarından bahsediliyordu. Hatta takım kökeninin abdülmecid dönemine dayandığına dair yazılarda mevcuttur.


Birde şöyle bir durum var Paok'un armasına bakınca kartalların sağa ve sola baktığını görüyoruz. Nedendir bilinmez ülkemizdeki birkaç takımında armaları bu şekilde.








24 Eylül 2009 Perşembe

Tabata Neden Gidersin Bağdat'a


3 hafta evvel transferi gerçekleşen Beşiktaş futbol takımının oyuncularından biridir Rodrigo Tabata. 10 numara söylemlerinin arttığı dönemlerde Beşiktaş'a transfer oluşu ve 10 numaramı yoksa 10.5 numaramı sorularına neden olan şahıstır. Geçen sezondan beri süre gelen oyun kurucu eksikliğini nedense transferin sonun gününde 8 milyon avro gibi bir para ödeyerek bu malum oyuncuyu kadromuza kattık.

Şöyle bir geriye gidelim 1998-1999 sezonu o dönemin teknik direkötrü J.B.Toshack kendi isteği üzerine Ayhan Akman G.antepspor'dan 8 milyon dolar'a transfer ediliyor. Tabi bu bedel sadece bonservis olarak medyaya duyuruluyor. Velhasıl kelam ayhan haliylen takımda fazla tutunamadığı gibi gece hayatıylada gündeme geliyor o sıralarda ve galatasarayın yolunu tutuyor hemde bonservis bedeli alınmadan.

Hayırmıdır şermidir kadermidir artık bilinmez tam 10 sene sonra rodrigo tabata Beşiktaş'a tam 8 milyon euro bonservis bedeli ile transfer ediliyor.Daha sonra kazan kaynamaya başlıyor 10 ve 10.5 numara tartışmaları tabata yeterli olurmu 10 numara ihtiyacını karşılarmı delgadonun sakat olduğu dönemde ne tür bir yarar sağlar , delgado'nun gösterdiği performans'ın üstüne çıkıp delgado adını bize unuttururmu gibi yüzlerce yorum yazıldı çizildi.
Malum galatasaray maçı ve yine kayserispor maçındaki oyununu baz alarak konuşursak oyunu ileriye değilde sanki yanlara açan elini taşın altına sokmayan bir tabata gördük sahada 10 numara tabiri günümüz futbolunda gemisini kurtaran anlamına gelir. Tabi her zaman takımı 10 numaralarında kurtaracağını söylemiyorum fakat takım oyununa uyum sağlayan yıldız bir oyuncu takımı yönlendirmesini mutlaka bilmeli.

2 haftalık gözlemlediklerim şunlarki tabata'nın işi bu durumda zor gözüküyor. G.antepspor'a transfer olduğunda ben pele'nın formasını giydim orda futbol oynadım diye bir açıklama yapıştı. Pele formasını giymek herkese nasip olmazda önemli olan o formayı gururla ve onurunla savaşarak taşımaktır.

Ricardo Fuller


Stoke City takımını championship'ten beri takip ederim. Premier lige çıktıklarından beri championship'te şampiyon olan takımın üstüne devamlı takviyeler yaparak bu günlere kadar geldiler. Stoke City'nin premier lige çıkmasında önemli faktör olan ricardo fuller'den bahsedeceğim belkide vakti zamanında keşfedilememiş olan bir yıldızdan.

Takımın istikrar abidelerinden beri hatta maç sırasında takım kaptanına kafa tutacak kadar asabi biri nobre ile bu adamı kıyaslıyorumda geçen zaman içerisinde vah vah yazık diyorum nobre'ye verilen paralara. Nobre gibi özelliklere sahip olup onun daha teknik ve seri versiyonu diyebiliriz fuller için. Kendisi aslen jamaika'lıdır. Uzun süreden beride Stoke City'de top koşturmakta olup 30 yaşına gelmiştir.

Bu saatten sonra transfer etmek nasıl olur bilinmez ama stoke city gibi bir takımda kendini kanıtlamış oyuncu olarak delap gibi oranın efsane oyuncularından biri olacağı kesin.

17 Eylül 2009 Perşembe

Avrupa Maceraları

Haftalık avrupa macerası salı günü beşiktaş ile başlayıp perşembe galatasaray ve fenerbahçe maçlarının ardından son buldu. Son iki maça göz atamasamda galatasaray'ın rahat maç kazandığı yönünde yorumlar var. Fenerbahçe'de ise durum sıkıntılı gibi.
Salı günü Beşiktaş takım olarak elinden geleni yapsada bazı şeylerin hala tam manasıyla yerine oturmadığı kesin görülüyor. Transferin son saatlerinde takıma 8 milyon euro gibi bir bonservis ücreti ile gelen tabata gs ve manu maçlarında henüz istenileni verememiş gözüküyor.

Ülkemizde bu derece fahiş bonservis fiyatlarının dönmeside bir hayli ilginç önce mehmet topuz'la başlayan bu durum daha sonra diğer takımlarında transfer sistemini değiştirmesine sebep oldu diyebiliriz.

Önümüzdeki haftalarda bu performansların daha yükseklere çıkmasını umuyoruzki ülke puanı açısından iyi yerde olmamız gerekiyor. Umarım tüm takımlar bunun bilincindedir.

8 Eylül 2009 Salı

Robinho is Barca ?




Robinho barca'dan teklif bekliyormuş devre arasında ikinci figo vakası yakında galiba.

16 Ağustos 2009 Pazar

Delap Delap



Premier lig maç özetlerini izlerken genelde sıklıkla takip ettiğim stoke city maçına denk geldim. Stoke yine anlaşılan geçen seneki gibi evindeki maçları alarak orta sıralarda yer bulma mücadelesine giricek gibi , ama bu takımda öyle ilginç bir oyuncu varki 40-50 metreye taç atabilme özelliğine sahip 2-0 yendikleri burnley maçında 2.golün asistine sahip ve golü kendi kalesine atanda burnley savunması idi.

Delap sezona hızlı girdi bundan sonra bu tarz taçları sezon içerisinde görmek pekte şaşırtmayacak bizi.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Seri Ataklar


2009/2010 sezonunun 2.haftasına geldiğimiz bu dönemde görülen o ki bütün takımlar transfer çalışmalarına devam ediyorlar. Benimde her sene anlam veremediğim konulardan biridir neden lig başladığı halde bu transferler devam eder yada sezon başında çözülmez anlayabilmiş değilim neyse geçelim Galatasaray - Denizli maçının ufak çapta analizine.

Maçı izlemeye başladığım dakikalarda skor 2-1 idi daha sonra bir penaltı ve akabinde gelişen karambol tarzı gol sonrası skor'un bir anda 4-1 e gelmesi kimseyi şaşırtmasın ki galatasaray o kadar ahım şahım bir oyun oynadı. Hernekadar şu anda sistem oturtma çabasına giresede rijkaard oynadığı takımlar elinde bulunan kadronun ayarında olan takımlar olmadığı için bu derece sonuçları alması ve hatta farklı sonuçlar elde edilmesi gayet doğal karşılanacabilicek sonuçlar.

Keita , Elano , Le Franco ve Kewell gibi yıldız oyunculara sahip galatsaray ama zamanla bunu harmanlamasını bilmelidir diye düşünüyorum. Günümüz futbolunda 10 numaralı sistemden pek eser kalmadığı aşikar çünkü mücadele ve fizik gücü artık daha ön planda he 10 numara diye tabir edilen oyuncunun gemisini kurtarmak için bir anda ortaya çıkması bu dediklerimizi ufak çaptada olsa ört pas belki edebilir ama gerçek herhalü karda ortada gözüküyor.

Galatasaray'ın şu anki kadro yapısı içerisinde elle gözle konulabilicek ön libero göremiyorum topu kesici veya oyunu defans'tan sonra kurmaya çalışan mustafa sarp ve ayhan mevcut sakat olan mehmet topal yine sakat olan linderoth mevcut sezonun erken başlamasından dolayı iki oyuncununda şu anda sakat olması geçen senede olan sakatlık sorunlarını acaba bu sene tekrarlayacakmıyız sorusunuda beraberinde getirdi. Yapılan transferlere bakacak olursak şayet herkes halinden memnun gibi gözüküyor ama avrupa maçları sırasında bu durum fazlasıyla sıkıntı yaratabilir.Denizli maçında rahat bir oyun anlayışı olsada sıkı ortasahası olan takımlarda bu durum sıkıntı yaratabilir.

9 Ağustos 2009 Pazar

İbb Şansızlığı


Cuma günkü Süper Lig açılış maçına kadar 4 kere karşılaşmışız istanbul büyükşehir belediyesi ile , olimpiyattaki maçlarda ise rakibe üstünlük sağlıyamamışız fener kupa maçından sonra bu stadın uğursuz olduğuna artık inanmayan kalmamıştır. Maç'a ilk 10 dk içerisinde tutuk başlasakta ilerleyen dakikalarda takım kendini toparlayarak golü buldu. Yeni transfer fink ise bu maçta kendini gösteren isimlerden biriydi.

Takımın saha içerisindeki pas organizasyonuna eğer kısa vadede çözüm bulunursa ilerde makina gibi bir takım izleyebiliriz. Çünkü yeni dönem futbol anlayışında pas organizasyonunun büyük önemi var çözülemiyecek bir sorun değil ama ibb maçındaki oyun çok kötü denilebilecek bir oyun değildi ilerleyen haftalarda daha oturmuş bir takım izlemek daha mümkün olacaktır şu anda ihtiyaç olan tek şey eksikliklerin giderilmesi ve zamandır.

Kombine Çılgınlığı



2009-2010 sezonunun başladığı bugünlerde takımlar oyuncu eksikliğidir transferdir derken b.dortmund ise tatlı bir sebeple uğraşmakta , bilindiği üzere almanya'nın en köklü kulüplerinden ve aynı zamanda tribünü en sağlam olan takımlardan biri , meğer b.dortmund kulübü bu sene 50675 kombine satmış taraftarların ilgiside hala sürüyormuş kombine alınması için.
Ekonomik krizin etkin olduğu bu dönemlerde 50675 kombine satmak büyük başarıdır. Yıldız futbolcu transferi olmasada takım geçen sene ligi ilk 10 içerisinde tamamlasada b.dortmund taraftarı için herhangi bir sorun yok anlaşılan. Türkiyede taraftarların yıldız futbolcu transferi istemesi ve kombinelere haliyle ilgi duymaması belkide bu haberi okuyanların vay arkadaş ne manyak adamlarmış yorumlarına şahit olmak şaşırtıcı olmasa gerek.

Bloglara kısa ara vermiştim sezonun başlamasıyla yazılar kaza bela olmadığı sürece kaldığı yerden devam edicektir.
2009-2010 Sezonunun bütün takımlara ve taraftarlara hayırlı olması dileği ile..

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Ac Milan Veteranlar Cemiyeti


Maldini 41 yaşında futbolu bıraktı güzel hoş tadında tuzunda bıraktı lafını yazıyorum ama 41 yaşında ne tadı ne tuzu diyenlerde olacaktır elbet , maldini'den başka yaşlı olup hala milan'da oynayan milan kadrosunda olan oyuncular mevcut mesela 33 yaşında olan brezilyalı emerson , 31 yaşında olan kaladze , 36 yaşında olan Filippo İnzaghi , 37 yaşındaki favalli , 32 yaşındaki jankulovski ve son olarak 30 yaşındaki gattuso bunlara eklenebilir.Malumunuz birde kaka real madrid'e transfer olunca taraftarda sabırsız olmaya başladı.

Ağustos başına gelmemize rağmen milan'da hala ve hala transfer anlamında pek bir kıpırtı yok şimdide trezeguet'in peşine düşmüşler trezegol'de 31 yaşında ve bonservisi için 10 milyon euro teklif etmişler.

Milan bu senede belliki hüsrana komşu olacak.

İbrahimoviç Barca'da Etoo İnter'de


Biri italya seri A liginin gol kralı diğeride ispanya la liga sonunda ayyuka kavuştu bu transferde alan memnun satan memnun gibi duruyor. Biri çocuklar gibi şen olmuş diğeride para sayma makinesi alıp paraları saymayı düşünüyor.

İbrahimoviç uyum sağlar sağlamasınada etoo biraz düşündürüyor beni sanki

10 Temmuz 2009 Cuma

Kornerci Şükrü



Beşiktaş'ın eski milli oyuncusu Şükrü Gülesin'den bahsetmek istedim. Bugün 32.nci ölüm yıldönümü saygı ile anıyoruz kendisini. Zamanının en iyi sol açıklarından biriydi beyoğluspor'da oynarken yetenekleri fark edilince galatasaray ve beşiktaş peşinden koştu o dönemki Beşiktaş yönetiminin hızlı davranmasıyla Şükrü Gülesin Beşiktaş'a imza atmıştır.

Beşiktaş'tan sonra italya'nın palermo takımına transfer olmuş daha sonra lazio takımına kiralık olarak gitmiştir. Bir sezon Lazio'da oynadıktan sonra tekrar Palermo'ya dönüp yine bir sezon bu takımda oynamıştır. Gezinirken kendisiyle alakalı bazı yazılı kaynaklar buldum yine aynı yazıları yazmaktansa paylaşıp okunmasının daha bir keyifli olacağını düşünüyorum ve kendisini saygıyla anıyorum. Ruhun Şad Mekanın Cennet olsun Şükrü Gülesin.

14 Eylül 1922'de İstanbul'da doğmuştu Gülesin, her ne kadar küçük yaşlarda Kınalıada'da kaleciliğe merak sardıysa da daha sonra İstanbul Erkek Lisesi'nde okurken yeteneğini kanıtlayacağı asıl alanı bulmuştu.Beyoığluspor'daydı o günlerde...Oynadığı maçlarda yeni yeni keşfetmeye başladığı o müthiş sol ayağını konuşturarak adını duyurmaya başlamıştı. Onu seyretmeye gelen özel seyircileri bile vardı artık... Ve kendisini kadrosunda görmek isteyen klüpler...

Galatasaray ve Beşiktaş, onu çok istiyorlardı. Ancak o, Galatasaray'ın bir Ankara seyehati sırasında elini çabuk tutan Beşiktaş'a transfer oldu. 1940-1941 futbol sezonunda Beşiktaş forması giyecekti artık. Arada bir sezon Ankaragücü'ne gittiyse de Siyah-Beyazlı formayı 1950 yılında transfer olacağı İtalya'nın Palermo takımına gidene kadar giydi. Bu dönemde üç milli küme, altı İstanbul Ligi Şampiyonluğu, yaşarken ikişer tane de İstanbul Ligi Kupası ve Başbakanlık Kupası kaldıracaktı. Ve oynadığı derbilerde Fenerbahçe'ye dokuz Galatasaray'a on üç gol atacaktı.

Beşiktaş'ta tam iki yüz seksen bir maça çıkan Şükrü Gülesin, bu maçlarda rakip filelere iki yüz yirmi altı gol bırakarak kendi takımının taraftarları arasında tapılası bir ikona dönüştü. Oynadığı sol açık mevkii düşünüldüğünde bu, her futbolcuya nasip olacak bir kariyer değildi de üstelik. O gollerin "25'ini" kornerden atmıştı ve kornerden gol atma becerisi, onu ihtisas alanı olarak anılmakla kalmayıp İtalya'ya transfer olmasında da önemli rol oynayacaktı.

O dönemde yaşanan 2.Dünya Savaşı nedeniyle diğer birçok arkadaşı gibi milli formayı yanlızca on bir kere giyebilecek ve bu on bir maçta beş gol sevinci yaşayabilecekti. Beşiktaş, Sabri, Hakkı, Şeref, Kemal forvet hattıyla fırtınalar estirirken o, attığı inanılmaz korner golleri nedeniyle "Kornerci Şükrü" lakabını alacaktı. Ve bundan sonra, yaptığı ortalara müthiç voleler vurarak goller atan Şeref Görkey'in de "Voleci Şeref" lakabını almasına sebeb olacaktı.

Şükrü Gülesin, espirili kişiliğiyle de nevi şahsına münhasır bir oyuncuydu. Takımın en çok yiyen futbolcusu olduğundan antremanlardan sonra tesislerin kantininde ya da maçların ardından en yakınındaki en iyi lokantalarda onu görmek olağandı. Beşiktaş muhallebicilerinde koca bir tavuğu midesine indirirken gördüğü tanıdıklarına "dokuz aylık gönek yaptığını, on gün sonra da doğuma gideceğini" söyleyerek kendi kendisiyle alay ederdi. Maçta korner atarken elini kaldırıp adrese teslim bir orta bekleyen Baba Hakkı yerine kaleye vurup gol atınca rahmetli Hakkı Yeten'den korkarak kaçmaya başladığı ve bu kovalamacanın Baba Hakkı'nın kendisini yakalayıp öpmesiyle son bulduğu sahne hala anlatılır.

Şükrü Gülesin, 1950 yılında İtalya'nın Palermo takımına transfer oldu. Orada attığı korner golleri, falsolu vuruşları ve güçlü fiziğiyle birleştirdiği üstün süratıyla Turco adıyla anılmaya başladı. Palermo'da oynadığı 2 yıl, 28 maçta 13 gol attı. Daha sonra başka bir ünlü İtalyan takımı Lazio'ya kiralık gitti ve burada da 29 maçta 16 gol kaydetti. İtalya macerasındaki son yılında tekrar Palermo'ya geçti ve
o sezon, 22 maçta forma giydi. Oynadığı 3 sezonun ardından Türkiye'ye döndü. Bir yıl Galatasaray'da oynadıktan sonra tekrar Beşiktaş'a geldi, çünkü o, tam bir Beşiktaş sevdalısıydı. Ancak ilerleyen yaşının yanı sıra biraz da yemeğe ve alkole olan düşkünlüğünden dolayı iri yapısını taşıyamaz olmuş, onu bir efsane haline getiren eski süratını kaybetmişti. Nihayet 1959 yılında bir jübile ile veda etti futbola ve çok sevdiği Beşiktaş formasına...

Ama aktif yaşama alışkanlığı, yıllarca emek verdiği futbol dünyasının içinde tutmaya devam edecekti onu...Daha milli takım teknik komitesine seçilecek; Beşiktaş Klübü'nde yöneticilik yapacaktı. İtalya'dan döndükten sonra hatıralarını bir kitapta topladı. Kitap çok kısa sürede bittiğinden ve yeni basımı yapılmadığından ne yazık ki bulunamıyor...

Futbol yaşamı boyunca Beşiktaş'a ve Türk futboluna büyük hizmetler veren, ülkemizi Avrupa'da en üst düzeyde tanıtan, devrinin yerli yabancı en ünlü futbolcularıyla takım arkadaşlığı yapan bir futbol ustasıydı O ...
O, yüzyılın en iyi sol açıklarındandı.Ve ezeli rekabetlerin ebedi dostlarından biriydi...

İste O de adam, 10 Temmuz 1977'de geçirdiği bir kalp krizi sonucunda hayata veda etti.Unutulmayan bir veda...


Ne Mutlu, ne Ogün. Beşiktaş'ta oynarken Şükrü Gülesin 19 şampiyonluğa adını yazdırdı.1 0 yıl içinde 281 maç oynayarak 226 gol attı. 1941-1942 ve 1948-1949 sezonlarında 2 kez Türkiye gol kralı oldu. O dönemlerde özellikle 2.Dünya Savaşını yaşadığımızdan Milli Maçlar yok denecek kadar azdı..

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Ferrari Beşiktaş'ta



Geldimi gelecekmi derken sonunda Ferrari geldi. Herkesin kafasında soru işaretleri vardı tek sorun adının fazla duyulmamış olması ve sadece bir kere yurt dışında oynamasıydı. Halbuki italya kariyerine bakacak olursak şayet inter , parma , roma ve son olarak genoa'da oynamış bir oyuncu aynı zamanda sürekliliği olan bir yapıya sahip defans oyuncusunda aranan en önemli özelliklerden biri bence , zaman içerisinde takıma uyum sağladınığıda düşünürsek şayet Beşiktaş'a önemli katkıları olacak ferrari'nin umarım hayırlısı olur.

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Kolombiya İnsanı


Kolombiya denilince akla ilk gelen escobar olur o malum 1994 dünya kupasında kendi kalesine attığı golle adını duyuran escobar dünya kupası bittikten sonra kolombiya'da bir taraftar tarafından öldürülmüştü. Şimdilerde ise yine aynı ülkede bu olayın tersi meydana gelmiş bu sefer bir futbolcu kendisine "bu işe yaramaz" diyen bir taraftara silah çekerek öldürmüş insanlar bazen otokontrol sağlamıyorlar özellikle sinir anlamında gerçi bu tarz olaylarda nedense hep kolombiya'da oluyor özellikle şu 1 2 aydan beri.

Esrar ve Kokain'nin merkezi gibi olan kolombiya bu yüzden kısa metrajlı filmlere bile konu olmuştur. Sırası geldi ezeli rekabetin önde gelen takımlarından biri tv'lerde maskot kullanarak bunu erotik anlamda rakip taraftarı sinirlendirme girişimlerinde bulunmaları , taraftarın futbolcu öldürmesi , futbolcunun taraftar öldürmesi , vakti zamanında kolombiya'nın büyük uyuşturucu kaçakçısı diğer escobar , pablo escobar'ın üniversite okuyamamasından dolayı hıncını insanları zehirleyerek alması gibi olaylar gözüksede suların pek durulacak gibi gözükmüyor kolombiya'da.

30 Haziran 2009 Salı

Delgado Bilmecesi



Üç sezondan beri Beşiktaş'ta takıma verdiği katkı tartışılır derecede ki geçen sene buna eklenen maaş zammı ve ekstradan verilen kaptanlık pazubandı 2.1 milyon euro para kazanan şu anda Beşiktaş futbol takımının kaptanı delgado'dan bahsediyorum hani 2008/2009 sezonunun ikinci yarısında fazla varlık gösteremeyen ortalarda nadiren görünen delgado'dan (gerçi ilk yarı nerede gözüktüki orasıda ayrı konu ) devre arası sakatlık problemi olunca yusuf transfer edildi haliyle kendisinin yabana atıldığını düşündü delgado efendi duygusal davranmaktan ötürü çünkü yapısı duygusalmış öyle diyorlar. Şimdiye kadar takıma verdiği katkıdan ziyade aldığı para hep kafamızda soru işareti olmuştur ve delgadoyu transfer eden sponsor firmanın 5 milyon euro karşılığında delgado'nun bonservisini bize vermesi , haberlerde ve sitelerde delgado'nun sakatlığından dolayı 4 ay sahalardan uzak kalacağı söyleniyor.

Şimdi bu oyuncu takım kaptanı ve takımın en çok kazanan adamlarından 3 senede takıma neler kattığı tartışılan bir oyuncunun senede 2.1 milyon euro kazanması , takım kaptanı olması , 2009/2010 sezonunun başladığında daha 5 antreman bile yapmayan bu oyuncunun 4 ay sahalardan uzak kalmasına artık umarım kimse göz yummaz sözleşme dondurma gibi bir sistem vardır uygulanır sakatlığı düzenlince oynamaya başlar verim alınmazsa karşılıklı anlaşma olur. Eğer bu 4 aylık süreç doğru ise yapılıcak en basit iş delgado'ya teşekkür etmek olacak gibi.

21 Haziran 2009 Pazar

Rüzgar Sert Esiyor Galiba

,
Harbiden seviyorum arkadaş spor sitelerini okumayı herşeyi yakalamayı kayserispor'da malum mehmet topuz transferinden dolayı olsa gerek herkeste bilinç altı oluşturdu kanımca transfer piyasasında ne var ne yok diye bakınırken gidenler kısmında adı sır gibi saklanan forvet adını görünce bir hayli şaşırdım. Kim bu forvet acaba çok merak ettik.

20 Haziran 2009 Cumartesi

Chelsea Headhunters


Bugün muhabbet ederken bir abimle konu takım atkılarından açıldı. Bir ara internet üzerinde atkı modellerini bakarken chelsea'nın atkılarına göz attık ve muhabbet bir anda chelsea'nın holigan grubu headhunters'a geldi. Haliyle meraklandık kimdir necidirler kimdirler 60 kişilik bir grupmuş ve vakti zamanında baya olay yapmışlar kısacası avrupayı karıştırmışlar. Daha önce the football factory filmine konu olmuştur milwall ile çekişmeleri aynı zamanda kendileri gibi milliyetçi görüşlü olan Glasgow Rangers ve Linfield F.C taraftarlarıyla blues brothers adında oluşumlarıda mevcuttur. Bu grup son senelerde stada alınmıyor maç öncesi ve maç sırasında çıkardıkları olaylardan dolayı. Kovalamayı en çok sevdikleri takım ise birmingham zulus grubu'dur.
HeadHunters grubunun en önde gelen isimlerinden biride Jason Marriner'dir.1999 senesinde BBC'ye bu konu hakkında belgesel hazırlayan Donal MacIntyre chelsea dövmesi yaptırarak gruba dahil olmuş Headhunters grubunun Combat 18 ile ilişkisi olduğunu belirlemiştir. Combat 18 ise İngiltere'deki Neo-Nazilerin oluşturduğu bir gruptur. Belgesel'de Klu Klux Klan'a kadar giden kanıtlar tamamiyle gösterilmiştir. Yayın sonrasında grubun elemanları birer birer gözaltına alınmış daha sonra tutuklanmışlardır. Klu Klux Klan'da Amerika'da gizli bir teşkilat olarak bilinir beyaz ırk üstünlüğü anlamınada gelmektedir. Tutuklananlar arasındaki en ünlü holiganlardan Jason Marriner'de hapis'ten sonra geçmiş günleri bir kitap olarak meydana getirmiştir. Yazmış olduğu bu kitapla chelsea taraftarları arasında onun kahramanlık mertebesine çıkmasını sağlamıştır.

Glasgow rangers'ın ezeli rakibine de laf etmeden geçmemişler.


Grupla özdeşleşmiş olan no surrender pankartı espanyol tribünlerinde.

17 Haziran 2009 Çarşamba

Habercilik Anlayışı



Haber sitelerini şöyle bir takip ediyordum son gelişmelerde ne var ne yok diye caps'de duran haberi sonuna kadar okudum ama sonunda gördüğüm kısayol olaraktan kullanılmış kelime bir hayli ilginç geldi sıcak ve stres bazen insanıda kontrolden çıkarıyor demekki.

12 Haziran 2009 Cuma

Cristiano Ronaldo Real Madrid'de




Manchester yönetimi dün açıklama yapmış 94 milyon euro'luk teklifi kabul ediyoruz diye , tamam arkadaş topçu alıcaksında 94 milyon euro nedir küresel krizin olduğu bir zamanda bu kadar fahiş fiyata topçu almak hakikaten insan akıllara zarar diyor.Ondan öncede 65 milyon euro'luk Kaka kafadan iki futbolcu bonservisi 159 milyon euro eder ve bu paralara kim bilir kaç futbol takımı kurulur.

11 Haziran 2009 Perşembe

Menajerlik Sistemi ve Futbolcular


Bu yazıyı aslında mehmet topuz'un transferine sebep olmakla beraber yazıyorum malesef gönül isterdiki normal bilgi ve insanların bilinçlenmesi açısından bunu sadece bilgi olarak verelim. Son günlerde süre gelen menajerlik sistemi nedir menajer kimdir ne yapar nasıl çalışır hükümlülükleri nelerdir. Şimdi kısa kısa bunlara bi bakalım;

Maddelerden biri futbolcu menajeri olmanız için Türkiye'de 2 yıl ikamet etmeniz ve lise mezunu olmanız gerekiyor. Buda şu demek oluyor istersen futbolcu ol yada olma istersen üniversite mezunu da olma yada spor akademisi bile bitirmesen bu işi bu ülkede rahatlıkla yapabilirsin anlamına geliyor.

Bir diğeri ise TFF'nun açtığın sınava giriyorsunuz 20 soru soruluyor eğer sınavı kazanırsanız FIFA lisanslı menajer oluyorsunuz. İlk 15 soru FIFA'nın uluslararası talimat ve düzenlemelerden geri kalan 5 soru ise Türkiye Futbol Federasyonunun düzenlediği sorulardan oluşuyor.

Şimdi TFF'nun menajerleri tanımlamasına gelelim
Türkiye Futbol Federasyonu, 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Ana Statüsünün ve FIFA Statülerinin verdiği yetkiye dayanılarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve/veya Türkiye Futbol Federasyonuna tescilli futbolcu temsilcilerinin; Türk uyruklu futbolcu ve/veya kulüpler arasındaki transferler ile yabancı uyruklu futbolcuların Türkiye Futbol Federasyonu'nda tescilli bir kulübe transferlerine ilişkin faaliyetlerinin usul ve esasları Futbolcu Temsilcileri Talimatı'nda belirlemiştir. Bu talimat, futbolcu temsilcilerini, futbol faaliyetlerinde bulunan kuruluşları, futbolcuları, futbolda görevli bulunanları kapsar.

Buraya kadar herşey güzel gayet normal ama FIFA 1995 yılında çıkarmış olduğu bir kararla birinci dereceden akrabası olan futbolcu yakınınında kulüplerle görüşme yetkisine sahip oldu. Buna ufak bir örnek verecek olursak Murat Yakın fenerbahçe'ye transfer olurken transfer görüşmelerini bizzat annesi yürütmüştür aynı şekilde Hakan Bayraktar'da fenerbahçe'ye transfer olurken görüşmeleri yürüten babasıdır.
FIFA'nın diğer bir kuralıda şöyle eğer lisansız menajer kullanırsa profesyonel bir oyuncu 4.500 dolar amerikan doları cezasına çarptırılıyor ve aynı zamanda bu futbolcu futboldan 12 ay men cezası alıyor. Futbolcu Menajer arasındaki sözleşme en fazla 2 yıl olabiliyor.

Menajerler futbolcuların Transfer yüzdelerinden pay olarak %10 veya %20 gibi bir ücret alıyorlar en fazla !

Peki gelelim mehmet topuz transferine ismi geçen iki menajerden bahsediliyor. Biri benim lisansım var bu işi yapıyorum diyor diğeri ise lisansım var diye bir açıklama bile göstermiyor. Burası Türkiye diyoruz herşey olabilir diyoruz.

Saffet Sancaklının ufak bir açıklamasına bakalım ; 1999’da biz FİFA’dan lisans aldığımızda dünyada 250 menajer vardı.Profesyonel bir menajerlik sisteminin olmadığı Türkiye'de, bu mesleği icra edenlerden biraz çekiniliyor. Menajerler filmlerde genç kızların içkilerine hap atıp sonra da mutluluklarını yıkan Nuri Alço gibi algılanıyor.TFF, lisanslı menajer zorunluluğu getirmedikçe menajerlerde Nuri Alço görüntüsü olacaktır.Aradan tam 10 sene geçmiş acaba
Türkiye'de şu anda kaç tane FIFA lisanslı menajer var orasıda ayrı soru işareti , bu sisteme sanırım fazlasıyla önem verilmesi gerekiyor şayet böyle devam ederse bu tarz transfeleri paylaşılamıyan oyuncuları daha uzun bir süre medyada göreceğiz.

5 Haziran 2009 Cuma

Mehmet Topuz Çıkmazı


İki günden beri transferde adı geçen oyunculardan biri dün gece Beşiktaş'la prensip anlaşmasına vardığını açıkladı ama bugün işler bir anda tersine döndü. Birileri ya kandırılıyor yada tufaya getirilmek isteniyor olsa gerek belkide işin duygusal tarafı güzeldir ne bilelim dimi

3 Haziran 2009 Çarşamba

İbrahimoviç Barca Paslaşması


Sabah Türk haber sitelerini okurken birde avrupa'yı ziyaret ediyim dedim. Aklıma ilk gelen italya'nın önde gelen spor gazetelerinden lagazettadellasport idi siteyi açtığımda karşılaştığım haber çeviricininde büyük yardımlarıyla haberi anlamamı sağladı. Şu sıralar barca - inter arasında ibrahimoviç takası düşünülüyormuş 30 milyon euro + samuel etoo karşılığında bakalım ilerleyen günlerde neler olacak.

Şampiyon Beşiktaş



Bir sezon daha geride kaldı ve Beşiktaş şampiyonluğunu ilan etti. Sezon'un 6.ncı haftasından sonra gelen mustafa denizli ile mutlu sona ulaşıp ligide çift kupayla tamamladı.
Herşey aslında rüya gibiydi maç bittikten sonra sanki normal sezon bitmiş gibi dışarı çıkıyorduk ama içimizde fırtınalar kopuyordu. Tam 6 sene aradan sonra şampiyon olmuştu Beşiktaş bunun mutluluğunu yaşamak taraftarların hakkıydı elbet , çok yazılıcak şey var ama kısa tutmak aslında en mantıklısı yeni sezon başlıyana kadar bu mutluluğu yaşıyacağız aynı zamanda yeni sezonuda dört gözle bekliyor olacağız.

Turkcell Süper Lig ve Fortis Türkiye Kupası Şampiyonu Beşiktaşımıza sonsuz tebrikler. İnşallah önümüzdeki senede bu başarıların devamı gelir.

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Cantona Dönüyor mu ?


Futbol'un hırçın çocuğu olarak tanıdık kendisini maçlarda ve normal hayattaki enteresan agresif tavırlarıyla tanıdık kendisini futbol hayatına noktayı koyduktan sonra farklı alanlarda futbol'dan farklı işlerle uğraştı. Şimdi ise adı manchester united ile anılıyor acaba geri dönecekmi diye , şimdilerde adı manchester united için menajer olacak diye anılmaya başlandı bile , bakalım ilerleyen zamanlarda fransızların hırçın ve agresif çocuğunu menajer olarak manchester başında görebilicekmiyiz ? İnsanın aklına neden olmasın dememesi içten bile değil aslında

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Son 90 Dk ve Derbi


Zorlu viraja 2 puan farkla girdik dün gece hakikaten steresli bir maç oldu belkide kimse bu tarz bir oyun beklemiyordu Beşiktaş'tan , ama şampiyonluk stresi oyuncularada yansımışki bu hali normal karşılamamak elde değil ilk yarı tutuk oynasada beşiktaş golü yakalamasını bildi ama özellikle ilk dakikadaki sivok'un vurduğu top çizgiden çıkarılmasaydı erken farka gitme düşüncesi oluşabilirdi.
Sıkıntılı bile olsa maçı kazanmasını bildi Beşiktaş umarım denizlide bizleri mutlu sona ulaştırıp özlediğimiz şampiyonluğa kavuştururlar.
İnşallah bir dahaki blogda şampiyonluk yazısını yazmak dileği ile.

22 Mayıs 2009 Cuma

Tugay Kerimoğlu Veda Ediyor.


İngiltere'de Blackburn Rovers formasını giyen ve kaptanlık yapan avrupadaki temsilcimiz tugay aktif futbol yaşantısına w.browich albion maçı ile veda ediyor. Tugay'a şimdiden tebrik eder başlayacak olan antrenörlük yaşantısında da şimdiden başarılar dilerim umarım ilerleyen zamanlarda onun kalitesinde futbolcu ve futbolcular görürüz.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Zafer Luce'nin


Uefa kupası finalinde shaktar donekts takımı werder bremen'i normal süresi 1-1 biten maçta uzatmalarda attığı golle 2 -1 yenerek uefa kupasının bu seneki sahibi oldu. Maça damgasını vuran oyuncu ise shaktar'dan srna oldu.Yabancı olmadığı bir yerde uefa kupasına uzanan shaktar teknik direktörü mircea lucescu'ya tebrikler.

17 Mayıs 2009 Pazar

Avrupa Liglerinde Sona Gelirken

Avrupa liglerinde sona gelirken almanya fransa ve türkiye ligi dışında şampiyonlar hala belli değil şu anda iki ligde de büyük çekişme hakim portekiz'de porto şampiyonluğunu geçen hafta ilan ederken , ispanya'da ise dün gece real madrid'in villareal'e yenilmesinden sonra barcelona'nın şampiyonluğunu geceki mallorca maçında ilan edeceğini düşünüyorum.

Fransa liginde bu gece yukarı sıraları yakından ilgilendiren Marsilya - Lyon maçı var. Dün bordeoux'un kazanmasından sonra marsilya'da şampiyonluk için mutlaka 3 puan almak zorunda , Türkiye liginde ise dün sivas deplasman'da hacettepeyi yendi. Bugünde Beşiktaş ankaragücü deplasmanına çıkacak , liglerdeki çetin çekişmeler bakalım sezon sonu nasıl sonuçlanacak.

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Süper lig için son randevu

Cuma günü başlayan play-off karşılaşmalarında Boluspor-Karşıyaka & Kasımpaşa - Altay finale çıkma mücadelesi verdiler. Boluspor - Karşıyaka maçınının 120 dk gözümüzü kırpmadan izledik maçtan önceki yorumlarda herkes boluspor'un rahat galibiyet alarak finale çıkacağını düşünüyordu ama yapılan taktiksel hatalar ve maçın uzaması sonrasında da kullanılan penaltılarla karşıyaka elenmekten kurtulamadı. Boluspor iki etikli adamını belkide maçın başında ilk 11 de sahaya sürseydi sonuç böyle olmazdı. Karşıyakada atak oynamasına karşın gol üretemedi. Penaltılarda ise kaleciler kalitelerini konuşturdu. Kasımpaşa - Altay maçının ikinci yarısına göz attım sadece cılız bir futbol gördüm kasımpaşanın golüne kadar her iki takımda beraberliğe yatıyordu ki yine boluspor maçında gördüğümüz sahne bu maçtada tekrarlanmış oldu ve maç penaltılara kaldı. Kasımpaşa penaltılardan galip çıkarak adını finale yazdıran diğer bir takım oldu.

Final'in adı Kasımpaşa- Karşıyaka oldu hangi takım daha çok istiyorsa maçı kazanacaktır. Herşeyden evvel tabiki kazanan Türk futbolu olacak uzun zamandan beri Süper Lig'de izmir takımı göremez olduk bakalım bu finalde karşıyaka adını süper lige yazdırabilicekmi

Kupa Beşiktaş'ın


Maçtan önce herkeste stres hakimdi acaba lig maçında yaşanılan senaryo kupadada tekrarlanıcakmı diye her taraftada bir stres hakimdi maç öncesi , o günün verdiği rahatlıkla ve kupa maçı olduğundan dolayı kendim açısından ayrı bir rahatlık hissettim bu rahatlığın ve umursamazlığın neden olduğunu bende o gün çözebilmiş değildim. Maçı izlemeye başladığımda takım atak yapıyor olmasına rağmen sakince konuşmam ve o arada yusuf'un golü gelmesi belkide bu rahatlığın açık açık göstergesiydi. Arkasından gelen fenerbahçe golü ise bu rahatlığımı bozmayacak derecede idi , hernekadar gol beni üzsede maçı alacağımızdan emindim.

İkinci yarı başladığında ise fenerbahçeli oyuncuların ayağa paslarla kaleye doğru gitmeye çalışsada cisse ve ernst'in kesmeleriyle bu atakları son buldu. Bobo'nun akıl almaz kaçırdığı gol pozisyonları arkadaşlarıma adeta saç baş yolduruyordu. Yanımda oturan samimi bir arkadaşımla konuşurken gollerin dk 70 den sonra geleceğinden bahsettim ki lafımı tamamlamaya gerek kalmadan bobo füzesini bombaladı kaleye. Haliyle arkasından gelen gollerden sonra kupa Beşiktaş'ın oldu.

Fenerbahçe ise 26.yılını tamamlayarak Türkiye kupası hasretini 27.nci seneye taşıdı.Maçta ise tartışılacak pozisyonlardan birisi bünyamin gezer'in verdiği penaltıydı. Forvet oyuncusu gole gidiyorsa ve kaleci düşürüyorsa neden kart görmüyor buda ayrı bir soru işareti. Beşiktaş kupayı aldı artık bundan sonraki hedefini lige tamamen odaklamış durumda geri kalan 3 maçtan alacağı 9 puanla umarım özlem duyduğumuz şampiyonluğa ulaşırız.

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Şampiyo.


Yorucu bir günün ardından maç saati gelip çatmıştı. Son hazırlıklar tamamlandıktan sonra evden çıkıp maçı izliyeceğimiz mekana arkadaşlarla beraber yol aldık şen şakrak makara içerisinde o arada sivas kadrosunu öğrendiğimde adeta şok olmuştum. Sivas'ın üç forvet'ten oluşan ilk 11'i görünce bir anda düşüncelerim maç hakkında değişmeye ve şekillenmeye başladı. Aslında istanbul büyükşehir belediyespor o kadarda kötü bir takım olmasada bu tarz maçlardan iyi sonuçlar çıkaran kaliteli bir takım geçen sene yine bize karşı oynadıkları oyunu ve aldıkları galibiyeti neden tekrarlamasınlar kurgusunda düşünmeye başladım. Maç başladı ama hiçte maçı isteyen beşiktaş değil tam tersine temkinli bir beşiktaş gördüm ilk yarının ilk 20 dk'sında bu durum beni hernekadar sinirlendirsede futbolcular üzerinde oluşan stres'i açık açık herkes görebiliyordu. İlk gol geldikten sonra futbolcuların kendine olan güvenleri daha da yerine geldi.

Sivas'taki maçtan ar arda gol haberleri gelince keyfimizde bir hayli yerine geldi. İkinci yarı ortalarında golü yedikten sonra panik yapacağımız açık ve netti çok iyi olmasada kişisel beceri ve takım oyunu oynayarak tam 188 gün sonra süper lig'de lider olduk. Bu haftaki şansıda değerlendiremeseydik belkide böyle bir şans geride kalan 3 haftada zor elimize geçicekti. Şimdi kozlar bizde ve sivas ile aramızda 2 puan fark var inşallah geriye kalan 3 haftada maçlarımızı kazanarak istediğimize ulaşırız.

Bugünkü oyun şunu gösterdiki yeni sezon'da takıma takviye kesinlikle şart bu şekilde şampiyon olursak yeni sezonda daha ciddi bir kadro oluşturmamız gerekiyor.